Bugün 20 yıldır
gitmediğim, çocukluğumda dünyanın
en son noktasının orası olduğunu sandığım, gördüğüm en ücra yerlerden biri olan,
bir Akdeniz köyü , komşu
köye gittim. At üzerine attıkları heybelerle kuyudan su getirmeye giden çocuklar bana bir nostalji yaşatırken, köyün girişindeki iki çocuktan birinin elinde
sapanla, diğerinin oyuncak silahla saklandıkları ardıç ağacının ardından bize “teslim olun” demeleri aklıma, modernizm
yalanı bu köye de selam vermiş düşüncesini
getirdi. İzlediğimiz adı şefkat, içeriği şiddet dolu filmlerin yansımasıydı
galiba. Nostalji diye bahsettiğim olaya dair zerre ilerleme
kaydedemeyen modernizm , anlaşılan
şiddete dair epey mesafe kat etmişti. Köyü tam çıkarken, el arabasının ardına
numaradan saklanan , kendilerini fark
ettiğimizi anlayınca da gülümseyen çocukların sahnesi de ‘bu memleket artist sıkıntısı çekmez, arkadaş dedirtti’ bana. Buraya kadar
olan kısım toplumu filmler üzerinden eğitebileceğini iddia edenlere bir
gönderme olsun.
Başlığı görünce, aklınıza ilk
gelenin güzel ülkem Türkiye olduğundan adım kadar eminim. Ne yalan söyleyeyim, ben böyle bir başlık görsem ben de sizin gibi
düşünürdüm. Ama yıllarca zavallı ülkemin
günahını almışım da haberim yokmuş. Aslında dünya eğitim noktasında perişanmış da haberim yokmuş.
Boşuna, Ausebel, Bruner, Bandura, Bloom, Taba , Taylor diye kafamı şişirmişim.
Sunuş yoluyla mı, buluş yoluyla mı, çoklu zeka kuramıyla işe koyulsam diye
boşuna kara kara düşünmüşüm. Eğitime dair, plan, program, müfradat,
hedef, içerik şimdi burada aklıma gelmeyen kavramların hepsi birer zırvaymış.
Dünya, perma perişan
bir haldeyken önceki paragrafta bahsettiklerimin, kısacası eğitimin masum olduğunu bana kimse anlatmasın.
Artık, inanmam. Dünyayı, Müslüman
Müslüman öldürüyor yalanıyla kandırırken, hadi biz bu yalana inandık,
yukarıdaki sistemin yetiştirdikleri ne yapıyor!
Evet, bu sistem, matematiği belki dünyaya anlattı, öğretti. Belki, bir çok kimseye zenginlikler kazandırdı. Kendini, milletini, dinini
sevmeyi öğretti. Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği, G8, G 20 gibi oluşumları hazırladı. Belki bazılarını
süper güç yaptı, belki kimilerini bu kurumların, devletlerin başına başkan,
başbakan, cumhurbaşkanı yaptı.
Ama, başkalarını sevmeyi
öğretemedi, samimi olmayı öğretemedi. Bu
yüzden, zulmü, katliamı kınayamıyorlar
bile. En samimileri çıkıp bu zulümdür diyor. Ama sadece diyor. Somut hiçbir
adım yok. Yüzlerce çocuk öldürülüyor, “acaba kimyasal mı kullanıldı” diye
ikircikleniliyor. Ne fark eder kardeşim, kimyasal kullanılmamışsa çocuklar geri
mi gelecek?
Şunu hepimiz biliyoruz ki,
zalimi, zorbayı , diktatörü başka gezegenlerden
getirmedik. Onlar da nur topu gibi dünyamıza geldi ancak bir şekilde onları böyle yetiştirdik.
Kendimizi de masum ad edip
kaybedeceğimiz en ufak bir çıkara karşı adamlığımızı insanlığımızı
susturduk. Hakikatten uzaklaştık. Duyarsızlaştık.
İnsanlık hakikatten uzaklaşırken, zulme
duyarsızlaşırken, ben, ben diye
haykırırken, hala sadece iyi bir iş,
kariyer, ev ve araba vaat eden eğitim
sistemi masum mu sizce?