30 Mayıs 2011 Pazartesi

Çelişkiler: Kadın

Cebrail, Hz .Adem’e Allah Havva’yı neden yarattı diye sordu. Adem “o benimle ben onunla sükünet bulayım diye” dedi. Allah onlara birbirleriyle sükunet bulabilsinler diye 20’si kız 20’si erkek 20 doğumda her doğum için biri kız diğeri erkek tam kırk evlat verdi. Yalnız, aynı anda doğan çocuklar bir birlerine yasaktı. Ancak, kötülük anlamında ilklerin başlangıcı Kabil bu duruma itiraz etti. Kendisiyle doğan kız çocuğunu, görsel olarak daha güzel diye kendine daha layık gördü. Sonrasında, malum Habil cinayeti.
 
İnsanoğlunun yeryüzü macerasının ilk cinayeti kadın için işlendi. Peki, kadının bir suçu var mıydı? Hayır, asla. Kadını salt, güzellikten, şekilden, bir maddeden ibaret gören Kabil, suçun tek aktörüydü. Geçici olan madde, kalıcı olan manaya tercih ediliyordu. Bu da ilk idi. Günümüzün suçlarına göre, çok sıradan görünen bu ilk bu gün işlenen milyonlarca suçun zemini teşkil etmesi bakımından ayrı bir yer tutar. Çünkü, bu olmasaydı….. Ah, Kabil, ah.
Kabil’le başlayan maddecilik anlayışından bu güne kadın sadece ana, bacı, hala, teyze, kız değildir. O güne kadar, erkek için sükunet sebebi olan kutsallarımız, namuslarımız yeni roller almaya başlar. Öyle bir dönem gelir, kız çocukları diri diri gömülmeye başlar. Anaların yürekleri yanar, çünkü geleceğin anaları sadece kız olarak doğma suçundan daha çocuk bile olamadan gömülür.
 
Kabil’le başlayan madde sevdası yeryüzünü kaplar, artık gidilen her yerde buram buram madde kokar. Allah’ın insanı yaratırken garanti ettiği tek şey olan “rızk” için kavgalar başlar ve bunun için her yol mubah görülür. Hiçbir masraftan kaçınılmaz, hedef belirlenmiştir bir kere. Yedikçe büyüyen mide açtır, nefis ondan da açtır. İkisi doyurulmak ister. “Ne yapalım geçim derdi” gibi söylemlerle yapılanları haklı , doğru gösterme çabalarına girilir. Ancak, buna yalnız kendileri kanar. Bu sürecin, kurbanları da kadın olur.
 Karnı doyurma, koltuk savaşı gibi amaçlar için Hz. Muhammed’in (sav), "Kadın eğri kaburga kemiği gibidir. Eğer doğrultmaya kalkışırsan kırarsın. Eğer mutlu bir hayat yaşamak istersen o eğriliği ile beraber faydalanırsın." diyerek ne kadar hassas bir yapıya sahip olduklarını belirttiği kadın kullanılmıştır. Bu gün hayatın hemen her alanında, kadınımız kullanılır hale gelmiştir.
Cafe, lokanta, restoran mı açtın, büron mu var, mağazaya satış elemanı mı lazım, birine şantaj (niye yapılırsa, şantaj adamlığın en dip noktası) mı yapmak istersin,  şöyle eli ayağı düzgün, açık seçik genç bir kız bul. Biraz ihtiyacı olsun ama. Dediklerinikolaylıkla yapabilecek türden.
Biliyorum, çok uzaklara gittim. Yolda yürürken bile tacize uğrayan kızlarımız, kadınlarımız hatta kız çocuklarımız var. Bunun için dişi olması yeter.
Oysa, kadın anadır, hanımdır, abladır, bacıdır, haladır, teyzedir evlattır. Kadın kutsaldır, emanettir. Ama, bizim olunca mı?. Bizim yakınımız olması mıdır onu kutsal kılan? Her kadın, birilerine ana, birilerine bacıdır. Birilerine bir şekilde, akrabadır, emanettir. Her kadın birileri için bir şekilde kutsaldır.
Ancak, maalesef modern dünya kadına bakış açısıyla, kadına yönelik suçların  atası Kabil’le paralel tutum sergileyerek “doğru” ile çelişmeye devam etmektedir. İnşallah bu yazımızla, bu çelişkiler yumağını biraz olsun  çözmeye katkı sağlayabiliriz.

24 Mayıs 2011 Salı

Çelişkiler (+18) 2

“Nerede bir +18, +7 orada daha fazla ilgi. Bunun ispatı hiç de zor değil.” Bir önceki yazımın son cümleleri bunlar. Bu kendi adıma, haklı olduğumun ispatıdır. Bu yazı, hemen ardındaki yazı yayınlanana kadar  okunma oranı 80- 100 arası değişen yazılarımın biri hariç  hepsini geçti. Şu ana kadar okunma oranı 160 üstü. Duyurulur.
 
Geçen hafta aklımın aldığı şeyleri yazacağımı söylemiştim. Şimdi aklımın almadıklarını yazacağım. Yine konu çelişkiler, yine artı +18 ve yine sigara, alkol. Bu defa Tv yerine sokaktaki +18 mekanlara değineceğim.
 
Sigara ile başlayalım. Sigara neden -18 satılmaz ya da -18 neden sigara içmemeli?
Ekonomi, sağlık, görsellik, sosyal ortam gibi nedenlerle açıklanabilir mi bu?
 
Ekonomik olarak, -18’in cebinden çıkan para aile ekonomisini daha fazla mı sarsıyor? Yani, aynı sigara bir ebeveyn tarafından alındığında daha mı ucuz oluyor? Peki, çocukların ana babalarına aldığı sigara için “bu sigarayı kendime almıyorum, anneme, babama alıyorum” şeklinde imzalı belgeleri mi var?
 
Sağlık yönünden -18 daha fazla mı zarar görüyor? Hani maça çıktıklarında nefes nefese mi kalıyorlar? Ya da sabaha kadar öksürükten yatamıyorlar mı? -18 içerisinde sigara kaynaklı hastalıklara yakalanan kaç kişi tanıyorsunuz? Peki ya  +18 kişi? 
 
Görselliğe gelince; -18 e yakışmıyor mu sigara içmek? Usulünü mü bilmiyor çocuklar? Dumanı ciğerlerine indiremiyorlar diye mi rahatsız olursunuz? O çocukların dişleri, sapsarı mı görünüyor? Bıyıkları, sigaradan   renk mi değiştirmiş?
 
Bir sosyal ortama girdiklerinde, -18 kimselerin kıyafetleri daha fazla mı kokuyor? Marka sigara içemiyorlar diye, etraftakileri daha fazla mı rahatsız ediyorlar?
Lisede bir öğretmeniniz sizi sigara içerken yakalasa, kendi elinde sigara ile “yavrum içme sağlığa zararlı dese” aklınıza gelen soru ne olur? Sigara içen bir babanın evladına “sigara içersen hakkımı helal etmem” demesi ne derece etkilidir?
Peki alkole ne demeli?
-18, alkolü içmeyi mi bilmez? Onların bir taşkınlık  çıkarmasından mı korkulur? Sadece onlara mı şişedeki gibi durmaz alkol? Özel içilme şekli var da bu gençler yol yordam mı bilmez? Sadece -18 için yasak diye fetvanız mı var? Peki, bu fetva başka şeyler söylemez mi?
             Siz bu sorulara vereceğiniz yanıtları düşünürken ben +18 mekanlara değineyim. Hazır olun birkaç sorum da onlar için var. Bugün ülkemizde özellikle 10 ile 18 yarası çocuklarımızın/gençlerimizin gidebilecekleri mekanlar yok denilebilecek kadar az. Bu gençlerin,  giremediği yerlerde çok özel işler mi yapılır? Yapılan şeyler -18 tarafından yapılsa ne olur peki?  Mesela, 17 yıl 364 günlüksem cidden bu mekanlarınıza giremez miyim? Her +18 mekan, girişte kimlik kontrolü yapıyor mu? Yaşımın +18 olduğunu ispatladıktan sonra, “yaşasın” mı demeliyim?
            İşte bunlar aklımın almadığı şeyler benim. Hayatın her aşamasını kendimize göre yaşadığımız, tamamı ile bencil hissettiğimiz günümüzde uğruna hiçbir şeyden vazgeçmeyeceğimiz zevklerimiz için, yine sözde uğruna hiçbir şeyden vazgeçmeyeceğimiz dediğimiz çocuklarımızı harcıyoruz. +18 ve +7 gibi anlamsız sınırlamalarla kendimizi kandırmaktan, kendimizle çelişmekten öte bir şey yapmıyoruz. Ancak,  yanlışın herkese yanlış, doğrunun herkese doğru olduğu bir yaşamı yaşamak hiç de zor olmasa gerek. Hiç değilse bunun mücadelesini verebiliriz.
 
NOT:   “Ya, şimdi sen böyle diyorsun da bu işler de ne para dönüyor” diyenler varsa onlara  “lütfen kendinizle çelişmeyin derim”

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Çelişkiler (+18)

Baştan yazının başlığıyla çelişeceğim için bağışlayın beni. Çünkü yazının içinde (+18) gerektiren hiçbir şey bulamayacaksınız. Edebimle, adabımla, aklımın yettiği oranda ülkemiz ve dünyanın bazı sorunlara +7, +18 gibi gülünecek türden çözümler sunarak kendini kandırdığı şeylere değineceğim.
Konuların daha dikkat çekmesi için  öyle varan 1 falan demeyeceğim. Yazacağım şeyler hepinizin malumu. Eee o zaman niye yazıyorsun kardeşim derseniz, yazımın başlığı çelişkiler derim. Bildiğiniz şeyleri size yazarak biraz da ben çelişeyim istedim.
Hazır olduğunuzu bilerek konuya müsaadenizle giriyorum.
Sigara desem.   Sigara  ile ilgili hangi çelişkiler gelir aklınıza? Benim aklıma gelenler şunlar:
-18 yaşından küçüklere satılmaz.
-Her sigara paketinin üzerine “Sigara sağlığa zararlıdır” yazmak yasal bir zorunluluk.
-Yine her paket üzerinde sigara içmenin zararlı olduğunu hatırlatmanın yanı sıra, hamile iken sigara içmeyiniz gibi, sigara tiryakilerini bu kötü alışkanlıklarından kurtarmayı  hedeflediğini zannettiğim cümleler bulmak mümkün.
- Küçüklerin, özellikle bebeklerin yanında sigara içmemeye özen gösterilir.
 
Alkolle devam edelim.
-Alkol 18 yaşından küçüklere satılmaz.
-Alkollü iken araç kullanmayınız. İçin ama araç kullanmayız tarzında.
-Bu gün içmeyeceksin de ne zaman içeceksin?
-“Şurada şarap, burada şampanya, şu yemekle rakı, bu yemekle bira içilir” gibi çok ilginç kurallar.
Hem sigara hem alkol için duyduğum “atın ölümü arpadan olsun” gibi sözlerle insanla bu iki şey arasındaki bağı, zavallı atla  çok sevdiği yiyeceği arpa arasındaki onlar için olmazsa olmaz denilebilecek türden ilişkiye benzetenlere olan şaşkınlığımı  açığa vurarak  TV ile ilgili çelişkilerden bahsetmek istiyorum.
-Alkol ve sigarada +18 ile alınan önlemler TV de +7 ye kadar indirilir.
-Kadın programları ayrı, erkek programları ayrı hatta çocuk programları ayrı yapılarak herkese ayrı biz “izleme alanı” oluşturulur.
-“Bu ne biçim bir program arkadaş” denilerek programı izlemeye devam edilir.
 
Bildiğiniz şeyleri yazacağımı yukarıda söylemiştim. Sigara, alkol, Tv ile alakalı yazdığım cümlelere yönelik hepimizin zihninde fikir ya da fikirler oluştuğunu zannediyorum. Bu zan üzerine, bir şeyler daha yazmak isteğimi çelişki görmezseniz yazının bundan sonraki kısmına devam ediniz. Çok önemli.
 
Belli ki, temelde çocukları korumayı amaçlayan olsa olsa insanoğlunun aklına gelebilecek bu olağanüstü +7, +18    komikliklerine şu cümlelerle itirazım var.
 
-+7, +18  kurallarınıza, oldukça yüksek bir  çoğunlukla uyulmuyor. Hiçbir bakkal, market, -18 çocuklara sigara satmamazlık etmiyor, edemiyor. Hatta, kimilerinin hedef kitlesi bu yaş grubu. Eğer sigara kullanıyorsanız, başlamak için hiç de öyle 18 yaşını beklemediğinizi lütfen itiraf edin. Bu gün sokakta 6-7 yaşlarında ellerinde sigara ile dolaşan çocuk görmediğinizi söylerseniz adres verin ben de oraya geleyim.
-Alkol için konulan kuralları hangi mantıkla açıklayacaksınız. Düşünün, adamın arabası var, bir meyhanenin önüne arabasını çekti. Bir iki yudum almak isterken, fazla kaçırdı ve sarhoş oldu. Bu vatandaşa arabayı kullanmaması gerektiğini nasıl anlatacaksınız. Allah korusun, adam siz onu arabasına bindirmiyorsunuz diye cinayet bile işleyebilir.  Bu yüzden, lütfen şu durumda içilir, ama bu yapılmaz gibi garip şeyler söylemeyiniz. Bu konuda verilen son hüküm nettir.
-Tv konusunda, siz bu akılcı +7 türünden yazıları yazmaya başlayınca hemen her ana baba  her -7 çocuklarına, “ yavrum bak amcalar +7 yazmış sen hadi odana git” biz rahatlıkla şu filmi bir izleyelim deyince,  çocukların bu sihirli ifadenin etkisiyle Tv odasına birkaç gün giremediğini yazsam inanır mısınız? Cevabınız evetse kendinizle çelişiyorsunuz derim. Çünkü, nerede bir +18, +7 orada daha fazla ilgi. Bunun ispatı hiç de zor değil.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Tek Suçlu UZAYLILAR

Hayalistan’ın Uydurma eyelatinde seyir  halinde giden otobüse silahlı  bir saldırı yapıldı. Otobüste 8’i bayan 14’ü erkek, 10’u çocuk toplamda 32 kişi bulunuyordu. Yolculardan  4’ü  hemen saldırı anında hayatını kaybederken, 4 bayan ve 6 çocuğa  tecavüz edilip  öldürüldüğü biliniyor. 5 yolcu olay yerinde iki km ötede terkedilmiş eski bir yerde, burada yazılı olarak bile anlatmamın midenizi bulandıracağı, güzel düşüncelerinizi karartabileceği korkusuyla  anlatamayacağım halde   bulunurken,  geride kalan 13 kişinin hayatından şüphe ediliyor.

İnsanların birbirini öldürmeyi, birbirine karşı suç işlemeyi  bıraktığından bu yana ilk kez bu denli bir  saldırıya maruz kalan Hayalistan vatandaşları  saldırının hangi gezegenden geldiğini araştırmaya  başladılar. Daha önce Jupiter, Mars ve Venüs nadir de olsa Neptün gezegenlerinden gelen değişik saldırılara maruz kalan Uydurma eyaleti  sakinleri öncesinde benzerine rastlamadıkları bu saldırı karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar.

Jupiterlilerin henüz silahı icat edemediği gerçeği ve tarihte Venüslülerin kadınlara, Neptünlülerin çocuklara yönelik tecavüz suçlarının hiç bulunmamasından hareketle şüpheler Marslılar üzerine  yoğunlaşıyor, ancak bu şüphelerin güçlü olduğunu söylemek pek  mümkün değil. Çünkü, Marslıların daha önceki verilere göre adam kaçırdıkları rastlandık bir durum değil.
Çok az sayı da olsa, bazı yetkililerin – efendim ben yazmaya bile utanıyorum, ama bu onların görüşü, kusura bakmayın mecburum-   insanoğlundan şüphelendiği  söyleniyor. Bir önceki yazdığım, yazmak zorunda kaldığım cümle için özür dilerim.  İnsanoğlu ile böyle bir vahşetin, adının bile anılması tüylerimi diken diken  etti. Yazının bundan sonraki kısmında  saçmalarsam şimdiden bu garibin kusuruna bakmayın.

Takdir edersiniz ki, hırs ve  bencillik kaynaklı suçların zirvesine çıkan insanoğlu,  yaptıklarından  pişman olarak yaratılanların en şereflisi (eşref-i mahlukat)  olma kararı alalı yıllar oluyor. Bu karar  doğrultusunda Birleşmiş Milletler, Nato, G8, G20, Unicef, Unesco, İnsan, kadın, çocuk hakları  gibi oluşumlarla yeryüzündeki bütün insanların haklarını güvence altına almışlardır. Hatta, hayvan hakları ile de zavallı hayvancıkların  hayatları kurtarılmıştır. Bitki haklarına dönük çalışmalarda yapılıyor.
 
Yukarıda bahsettiğim oluşumlarda birbirinin kişilik, demokratik haklarını güvence altına almaya, her insanı barış ve  huzur içerisinde yaşatmaya kararlı olduğunu belirten maddeler koyan insanoğlunun, bazı maddelerde de dıştan gelen tehditlere karşı birlikte hareket etme kararı olsa olsa UZAYLIlıara karşı alınmış olmalı.

Ah Uzaylılar. Ben size  ne diyeyim. Ne güzel  şurada insan gibi yaşıyorken, bu huzursuzluğun sebebi nedir şimdi. Hayalistan’da yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dilerken, bu olayın çözüleceği ümidiyle yazı mı sonlandırıyorum.

Pardon. Son cümlem UZAYLILARA.  İNSANCA yaşamamıza lütfen izin verin.