16 Haziran 2013 Pazar

Bizim mahallede baskı yok



Önce size küçük ama yelpazesi büyük bir mahalleden bahsedeceğim. Aslında mahalle değil ama öyle kabul edelim. Bu mahalle akrabalarım başta olmak üzere  tanıdığım herkesi kapsıyor. 
Bu  mahallede Türk, Kürt, Arap, Çerkez, suni, alevi herkes var.  
Bu  mahallede ana baba ibadet eder ama çocuk ibadetin yanından bir bayramlarda geçer.
Çocuk, ana ibadet eder, baba her gün  içmese duramaz.
Ana kapalı, kızlar açık. Kızlar kapalı ana açık.
Kızlardan biri açık, diğeri kapalı. 
Baba koyu solcu oğul aşırı sağcı.
Baba Ak  Partili oğul Chp’li.
Arkadaşlardan  biri ülkücü diğeri, diğeri solcu.
Sakallısı var, küpelisi var.
 Daha farklı çok şey bulabilirsiniz.

Bu mahallede   duyduğum tek baskı olayı: “Dayının” kapanan yeğeninin başörtüsünü zorla almaya  çalışması. Buna da epey zaman oluyor. Akraba ortamında gülüşmelerle tatlıya bağlanmış o da.  Hafızamı zorluyorum, baskı oldu mu  diye çocukluğumda rakı sofrasındaki amcalar kafayı bulunca çocukları içki içmeye zorlarlardı.  Ayılınca kendileri de yaptıklarından utanırlardı, “hadi ya, öyle   mi yaptım” diyerek.

Bu mahallede bazen anne babaların çocuklarını namaza davet ettiklerini duyarım. Evladım namazını kılsan iyi olur türünden ifadelerle. Bu mahallede, futbol, sinema, açık açık konuşulurken,   şarkı, türkü söyleyip, fıkra anlatıp eğlenilirken, siyaset, din konularına  pek girilmez. Zira, her ikisi de, hararetli tartışmalara sebep olduğundan  mahalle sakinleri birbirleri hakkındaki fikirleri gıyaben sunarlar.  Dindarlar, içenler için “bunlar iflah olmaz, Allah bunları ıslah etsin derken, kendileri için “yobaz bunlar, örümcek beyinliler” gibi ifadeler kullanılır.
Bütün bu fikir ayrılıklarına rağmen, onlar birbirlerini tatlı, düğün, nişan gibi merasimlere davet ederler.  Bir cenaze olduğunda en kötü ihtimal, koltuk  altına kıstırılan bir kilo bisküvi, bir kilo lokumla cenaze sahibine baş sağlığı dilenir. Hiçbir şey,  acı tatlı günde bir olmaya engel olmaz bu  mahallede.

Hani  deniliyor ya,   özel hayatımıza  müdahale ediliyor. Mahalle de özel hayata müdahale edecekse akrabalar eder, değilse en yakın aday komşu olur. Bu mahallede tuhaf ama komşular birbirine selam vermekten aciz. Baskı  yapmak nere, komşu nere!
Anlayacağınız bizim mahalle  de baskı yok. Başka mahalleleri merak ederken, geçen hafta Ankara’ya yaptığım yolculuk bu merakımı gidermeme hayli yardımcı oldu. İnsanların tiplerinden ne olduğunu tabii ki  bilemeyiz ancak açıklık, kapalılık, sakal  ve küpe boyutuyla şartlar bizim mahalledekine benzer.
Otobüste, (Adana – Ankara firmaları 10  sene önce gördüğüm namaz saati odaklı doğu firmalarına hala ulaşamamış.) metro da benzer sahneler. Kızılay’da hayatımda görmediğim kadar aynı anda birahanede içen adam gördüm.  Yarım saat Güven Park’ta  oturdum, etrafı  izledim. Herkes, kendi halinde. Kimse kimseye öte git demiyor. Bayanların en az % 80’i açık. Açık , kapalı,  güle oynaya dolaşabiliyor.
Biri geçen yaz olmak üzere iki bakanlığa gittim, durum çok farklı değil.
Devletin okulları, hastaneler yine öyle. Dileyen dilediği gibi yaşıyor.
Kiminiz çizdiğim tabloyu aynen onaylarken, kiminiz itiraz edip bu tabloya “hadi oradan “  diyeceksiniz.
Siz  ne düşünürsünüz bilmem, ama bence bu mahallede  baskı yok.  Mahalledeki farklılıklar kadar hak ve doğru da yok. Özgürlükler, kadar da hak ve doğru yok. Birimiz yanlışız, bunu kabul etmemiz lazım.  Doğruya ulaşmak  için birbirimizi samimi bir şekilde dinlememiz şart. Ancak, son “TBMM’deki  yapılan alkol düzenlemesi,  ‘ahlak kurallarına uyalım’ anonsu ve Gezi Parkı hadisesi” gösteriyor ki: Bizim birbirimizi dinlemeye  tahammülümüz yok.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder